Bu Kasırgalar Niçin Sizin Gemiciklerinize Dokunmuyor? | Saadet Partisi
 
   

Bu Kasırgalar Niçin Sizin Gemiciklerinize Dokunmuyor?

28.5.2025

Bu Kasırgalar Niçin Sizin Gemiciklerinize Dokunmuyor?

Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, TBMM Grup Toplantısı’nda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Konuşmasına 27 Mayıs 1960 askeri darbesinin yıl dönümüne değinerek başlayan Arıkan şunları söyledi:

“Demokrasi tarihimizdeki darbelerin ilki olan 27 Mayıs Askerî Darbesi'nin yıl dönümünde; hukuksuz yargılamalar sonucu idam edilen Başbakan Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ı rahmetle anıyorum. 56 yıldır; her türlü vesayete karşı mücadele veren, partileri kapatılan, liderleri cezaevine atılan Milli Görüş olarak bir kez daha diyoruz ki; Ne askerî ne de sivil vesayet, Tek yol demokrasi, hukuk ve adalet. Demokrasiye, milli iradeye ve sandığa vurulmak istenen hiçbir prangayı kabul etmedik, etmiyoruz, etmeyeceğiz

İSTANBUL’UN BUGÜN YENİDEN FETHEDİLMEYE İHTİYACI VAR!

Yarın 572. yıl dönümünü idrak edeceğimiz İstanbul’un Fethi’ni kutluyor; başta çağ açıp çağ kapatan büyük ve muzaffer komutan Fatih Sultan Mehmet olmak üzere kahraman ordumuzu rahmet ve minnetle yâd ediyorum. İstanbul’un Fethi öylesine bir anlam ve öneme haizdir ki; bizler için hala bile bir kılavuz, bir övünç sayfasıdır.

Bugün; yaşanan her işgalde, yapılan her soykırımda, yok edilen bombalanan her şehirde İstanbul’un Fethi’nin sadece bizler için değil, insanlık için ne derece önemli olduğunu bir kez daha anlıyoruz. Fetih; bir şehrin üstündeki kötülük ve zulmü kaldırmak; hakikat perdesini açmaktır.

Bir şehrin taşını, toprağını manevi bir duygu ve düşünce ile yoğurmak, yeniden inşa etmek, yeniden ihya etmektir. Biz de bugün; Gazze başta olmak üzere dünyanın neresinde zulüm yaşanıyorsa; biz orada gözyaşını ve işgali kaldırıp; hakikatin yüceliğiyle o toprakları yeniden imar edeceğiz. Toprakları değil gönülleri fethedeceğiz.

Bugün İstanbul’umuzun sokakları, şiddete, çetelere; uyuşturucuya, alkole, ranta, yandaşlığa; plansızlığa, trafiğe, çürük binalara terk edilmiş durumda. Yani 23 yıllık iktidarın ‘ihanet ettik’ dediği İstanbul Bugün -maalesef- birçok kötülüğün işgali altındadır.

Biliyoruz ki, medeniyet başkentimiz olan bu şehrin bugün yeniden fethedilmeye ihtiyacı vardır. Ama fetih bu kez surlardan değil, sokaklardan başlamalıdır. Biz bu şehre ihanet etmeyeceğiz. Bu şehrin iyinin, doğrunun, güzelin ve faydalının şehri olması için gönüllerde yeniden fethedilmesi için çalışacağız.

AİLEYİ KURTARMAK İSTİYORSANIZ ÖNCE AHLAK VE MANEVİYAT DİYECEKSİNİZ!

Gençler ve gençliğimiz bizim en büyük zenginliğimiz. Fakat bugün görüyoruz ki, yıllardır övündüğümüz genç nüfus potansiyelimiz gittikçe düşüyor. İktidar 2025 yılını aile yılı ilan ederek, ailenin önemine dikkat çekmek istedi.

Yetmemiş olacak ki Sayın Cumhurbaşkanımız 2026-2035 arası dönemi ‘Aile ve Nüfus 10 Yılı’ ilan etti. Bu tespiti önemsiyoruz. Bu çabayı kıymetli buluyoruz. Bu konuda atılacak her samimi adımı da sonuna kadar destekleyeceğimizi ilan ediyoruz.

Fakat, şunu ifade etmeden geçemeyeceğim; 23 yıldır Türkiye’yi yöneten bir iktidar açısında bu bir vaat değil, ancak bir itiraf olabilir. 23 yıldır; aileyi ve gençleri iş hayatında, eğitimde, kültürde, şehir planlamasında, sosyal politikalarda ihmal ettiklerinin itirafıdır.

2003’ten 2024’e boşanma sayısı 2 milyon 839 bin 890 aile olmuş. Sadece geçen sene 186 bin 536 çocuğumuz velayete verildi. Nikah şahitliğini yaptığınız düğünlerde; en az üç çocuk sözü alırken bir aileyi bir çocuğa bakamayacak hale getiren politikaların sahibi siz değil misiniz? Uyuşturucu kullanım yaşı 15’e sanal bahis oynama yaşı 10’a düşmüş.Uyuşturucu ve kumarla mücadele ediyor gibi görünüp, uyuşturucu ve sanal bahsi Türkiye’nin en önemli problemi haline getiren politikaların sahibi siz değil misiniz? Geçen hafta yine bu kürsüde 5 milyon ev gencine dikkat çektik. Türkiye’de 26 buçuk milyon hane var. 2024’te tek kişiden oluşan hane sayısı tam 5.3 milyona çıktı. Biz ‘Aile kurumu hedef alınıyor, gençlerimiz evlenemiyor’ dediğimizde ‘dindar nesil yetiştiriyoruz’ diyerek gerçeğin üstünü örten siz değil misiniz?

Sabah kuşağı programlarına gelen şikayet sayısı yaklaşık 30 bin. Her fırsatta aile kurumunu övüp, yandaş kanallarda aileyi hedef alan sabah kuşaklarına çocuk sahibi olmayı külfet gibi gösteren ahlaksız dizilere yol veren siz değil misiniz?

BİZE ŞOVLA DEĞİL İŞLE GELİN!

Hiç kusura bakmayın, iş bilmez yönetiminiz sebep, doğum hızının düşmesi, ailelerin parçalanması sonuçtur! Aileyi mi kurtarmak istiyorsunuz? Önce ahlak ve maneviyat diyeceksiniz.

Bu mesele; ışıltılı salonlarda yapılan Aile lansmanlarıyla, kamera önünde umut dağıtmakla çözülmez. samimi icraatlarla, doğru politikalarla çözülür!  Madem ‘Aile ve Nüfus 10 Yılı’ ilan ettiniz, gelin en kısa vadede çözüm olacak şu icraatları derhal hayat geçirin: 150.000 TL olan evlilik destek paketinin kapsamını genişletip, miktarını artırın. Evlenecek gençlerle sınırlı olmak kaydıyla mobilya ve beyaz eşyada KDV’yi kaldırın. Doğum Yardımı ve Çocuk Destek Parasını göstermelik değil işe yarayacak rakamlara artırın. Çalışan annelerin doğum sonrası 2 yıllık ücretsiz izin hakları boyunca maaşlarının %80’ini asgari ücretten az olmamak kaydıyla işsizlik sigortasından karşılayın. Kreş açma zorunluluğunu, yalnızca kadınlar için değil, tüm ebeveynleri kapsayacak şekilde düzenleyin, ve 100’den fazla çalışanı olan her iş yeri için geçerli yapın. Aileyi tahrip, ahlaksızlığı normalleştiren şu sabah programlarını, televizyon dizilerini kaldırın. Yapacağınız en büyük hizmet olur! Siz bunları yapın, biz sonuna kadar destekleyelim. Ama bize şovla değil işle gelin.

BU KASIRGALAR NİÇİN SİZİN GEMİCİKLERİNİZE DOKUNMUYOR?

Ülke ekonomisine bakıyorsunuz tsunami vurmuş. Adalete bakıyorsunuz kasırga vurmuş. Eğitimde, sağlıkta, sokakta fırtınalar kopuyor; ama iktidar dalgalarla gündemi meşgul ediyor.

İstanbul’da 1. Dalga, 2. Dalga, derken 4. Dalga’ya kadar geldik. Ya insan sormadan edemiyor: Niye bu dalgalar hep karşı sahilleri vuruyor? Niçin sizin yalılarınızın, villalarınızın, otellerinizin sahillerine uğramıyor? Ya niçin bu kasırgalar sizin gemilerinize, gemiciklerinize dokunmuyor?

Hep söyledik yine söylüyoruz: Biz yolsuzluğu da, hukuksuzluğu da, haksızlığı da karşıyız! Her koşulda ve herkes için adalet istiyoruz!

Bugün Türkiye’de 24 belediye kayyumda, içlerinde bir tane iktidar belediyesi yok. Sayısını bilmediğimiz gazeteci ve akademisyen cezaevinde, içlerinde bir tane iktidar yanlısı yok.

Bu hukuk değil, hukuksuzluktur. Bu adalet değil, çifte standarttır! Ve maalesef bugün Türkiye,

Adında ‘Adalet ve Kalkınma’ olan bir partinin iktidarında; hem ‘adalet’ hem de ‘kalkınma’ krizi yaşıyor! Dalgalarla uğraştığınız kadar, ortaya çıkardığınız yıkımlarla da uğraşın!

BU ÜLKE İLK KEZ BU İKTİDAR DÖNEMİNDE PEYNİRE ALARM TAKILDIĞINI GÖRDÜ!

Kurban Bayramı geliyor…Ama bu bayramda ne satıcı seviniyor ne alıcı seviniyor. Çünkü ülkede ne tüketici kurbana ulaşabiliyor, ne üretici hayvanını satabiliyor. İnsanımız süt alamıyor, yoğurt alamıyor, peynir alamıyor. Bayram sofrasında bolluk değil, yokluk konuşuluyor.

Bu ülke zorlukları gördü! Bu ülke yoklukları gördü! Bu ülke kuyrukları gördü! Ama ilk kez bu ülke, bu iktidar döneminde, peynire alarm, bebek mamasına kilit takıldığını gördü! Mesele vatandaşın sofrasıdır. Mesele çocukların içemediği süt, annelerin alamadığı mama, tencereye girmeyen ettir. Mesele bu milletin yaşam kalitesidir!

ENFLASYONU BİTİRECEĞİZ DERKEN HAYVANCILIĞI BİTİRDİNİZ

Biz Saadet Partisi olarak yıllardır söylüyoruz: Süt üreticisini korumadan et sorununu çözemezsiniz. Damızlık hayvanı korumadan üretimi artıramazsınız. 2025 yılı başında çiğ süt fiyatı 17,15 TL’ye çıkarıldı ama daha üretici o sütü satmadan yem fiyatları yükseldi. Yani üretici sattığı sütle yem alamıyor! Ulusal Süt Konseyi’nde yapılan göstermelik değişiklikler üreticiyi korumuyor arkadaşlar! Süt üreticisi, birkaç kartelin insafına terk edilmiş durumda. Benim süt üreticisi, emekçi kardeşim ineklerini kesime göndermek zorunda kalıyor! Süt fiyatını baskılayıp enflasyonu düşürmek için uygulanan politikalardan dolayı, son 5 yılda 1 milyondan fazla damızlık inek kesildi. Bir yanda süt inekleri kesime giderken, diğer yanda ithalat rekorları kırılıyor. İşte bu kafa enflasyonu bitireceğiz diye diye, enflasyonu bitiremedi ama hayvancılığı bitirdi!

Peki çözüm nedir? Süt/yem paritesi en az 1,5 olacak şekilde çiğ süt fiyatı güncellenmeli, üreticinin zararı önlenmelidir. Yem bitkilerinde dışa bağımlılık bitirilmeli; yerli üretim teşvik edilmelidir. Meralar ranta değil üretime tahsis edilmeli, kaliteli yem üretimi artırılmalıdır. Hayvan ithalatı durdurulmalı, yerli damızlık programlarıyla uzun vadeli üretim güvence altına alınmalıdır. Bugün geldiğimiz noktada, maalesef bu yanlış politikalar yüzünden Kurban Bayramı artık bayram olmaktan çıkmış, bir çaresizlik tablosuna dönüşmüştür. Satıcının da, alıcının da eli kolu bağlı durumda.

TÜRKİYE’NİN BÜYÜDÜĞÜNÜ GÖSTERMEK İSTİYORSANUZ HODRİ MEYDAN EMEKLİYE BİR MAAŞ İKRAMİYE VERİN!

Üretici bu durumdayken tüketicinin durumu nasıl peki? Karşımızda yine içler acısı bir tablo var. Hani diyorlar ya Türkiye büyüyor, hayvancılık büyüyor, milli gelir artıyor. Ama emekli ikramiyeleri ve kurbanlık fiyatları hiç de öyle demiyor! Türkiye’de 2018 yılında verilen ilk emekli ikramiyesiyle kurban kesebiliyordunuz, üzerine toruna verecek harçlık da kalıyordu!

Şimdi verilen 4 bin lira ikramiyeyle bırakın kurban kesmeyi bırakın toruna harçlık vermeyi

Bayramlık tatlıyı şekeri bile alamıyorsunuz! Büyükbaş bir kurbana ancak 7 hisseyle girebiliyorsunuz. Bu bayram verdikleri ikramiye ile 40 emekli bir araya gelse bir dana kesemiyor.

Türkiye’nin büyüdüğünü, milli gelirin arttığını mı göstermek istiyorsunuz? Buyurun hodri meydan. Emekliye 1 maaş ikramiye verin! Sakın yok demeyin! Canınız İstediğinde birilerine 3’er maaş 5’er maaş verdiğinizi biz çok iyi biliyoruz!

MERKEZ BANKASI’NIN ENFLASYON TAHMİNLERİ AK PARTİ’NİN SEÇİM SONUÇLARI OLACAKTIR!

Sokakta, çarşıda, pazarda ve mutfakta bunlar yaşanırken;  Merkez Bankası, 2025 yılı enflasyon tahminini açıkladı ve inanırsanız %24’te sabit tuttu. Biz bu hikâyeyi çok dinledik. Bunlar hep kâğıt üstündeki rakamlar. Gerçek enflasyon; pazarda, markette; çiftçinin gübre, hayvancının yem fiyatında. Merkez bankasının 3 yıllık enflasyon tahminleri daha ilginç; 2025’te %24, 2026’da %12, ⁠2027’de %8. Bunlar enflasyon rakamları değil, yapılacak ilk seçimde AK Parti’nin seçim sonuçları olacaktır! Biz gözlerinde ışıltı olan ekonomi bakanının; ‘6 ay içinde enflasyonu bitiriyoruz’ dediğini unutmadık. İçişleri bakanının seçim çalışmalarında; ‘Bize oy verin, Türkiye ekonomide şahlanacak’ dediğini unutmadık. Sayın Cumhurbaşkanının; ‘Verin yetkiyi görün etkiyi, ülkemizi uçuracağız’ açıklamalarını unutmadık.

Evet bir şeyleri uçurdunuz; Faizi uçurdunuz, enflasyonu uçurdunuz, işsizliği uçurdunuz, kiraları uçurdunuz, icra dosyalarını uçurdunuz, vergileri uçurdunuz, iflasları uçurdunuz. Mafyalaşmayı uçurdunuz. Kumarı uçurdunuz. Uyuşturucuyu uçurdunuz. Cinayetleri uçurdunuz…Şunu gördük ki, tahminlerle, tahminleri revizeyle, gözlerdeki ışıltıyla; ekonomi düzelmez, düzelmiyor; enflasyon bitmez, bitmiyor; faiz inmez, inmiyor. Sokaklardaki güvensizlik ortamı bitmez, bitmiyor…

GİDİLEN YOL YANLIŞ! TABELA DEĞİŞTİRMEKLE BU İŞ OLMAZ

Gittiğiniz yol yanlış, yol! Doğru menzile, yanlış yolla varılmaz. Siz gittiğiniz bu yanlış yolda, bir dönem geldi araç değiştirdiniz, şoför değiştirdiniz, yetmedi tabelayı değiştirdiniz ama asıl değiştirilmesi gereken yolu, asla değiştirmediniz!

Şaka yapmıyorum, cidden iktidar tabelayı değiştirerek sorunları çözeceğini zannediyor. Bir örnek vereyim. Tarım Kredi Marketleri açılmıştı. Amaç neydi? Aziz milletimize uygun fiyatla gıda satışı yapmak.

Peki ne oldu? Diğer zincir marketlerden neredeyse daha pahalı, bir sürü yolsuzluk, usulsüzlük, naylon fatura iddialarıyla gündeme geldi. Muadil marketler büyük karlar açıklarken Tarım Kredi Marketleri, 2024 yılında 3 milyar 400 milyon lira faaliyet zararı açıkladı. Şimdi bu durumda ne beklersiniz? Gidilen yolu değiştirmelerini beklersiniz. Ama onlar ne yapıyorlar! Marketlerin tabelalarını değiştiriyorlar. 2500 marketin tabela değişimi için 500 milyon TL harcıyorlar. İşte zihniyet bu! Tabela değiştirmekle bu iş olmaz arkadaşlar! Önce zihniyeti, sonra yolu değiştireceksiniz!

BİZ VANALARI KESİN DEDİKÇE İKTİDAR GENÇLERİN ÖNÜNÜ KESİYOR, YETMİYOR YERLERDE SÜRÜKLÜYOR

Siyonist İsrail’in Gazze’de yaptığı soykırım acımasızca, artarak devam ediyor. Siyonizm denen sapkın zihniyet, vahşi ideoloji bütün dünyanın gözü önünde kadınları, çocukları, sivilleri diri diri yakmaya devam ediyor. Daha iki gün önce hepimiz gördük! 5 yaşında Gazzeli masum bir kız çocuğu tek başına alevlerin arasında kadı. Son 80 günde 326 kardeşimiz açlıktan öldü. Bombadan kurtulanlar, yangında ölüyor. Yangından kurtulanlar açlıktan ölüyor. Allah aşkına soruyorum!

İktidar yetkilileri; Vanaları kapatmanız için; daha hangi vahşete tanıklık etmeniz gerekiyor? Limanları gemilere kapatmak için; daha kaç masumun yanması gerekiyor? Her gün İsrail’e hayfa limanına milyonlarca mermi, tonlarca bomba girerken Gazze’ye bir çuval un göndermek için daha kaç çocuğun açlıktan ölmesi gerekiyor.

Bakın; dostunuz Trump’ın dostu, Amerikan Temsilciler Meclisi üyesi Rendy Fine geçtiğimiz hafta Gazze’ye atom bombası atılmasını teklif etti. Kiev için, Moskova için, Brüksel için, NATO için ortaya koyduğunuz o meşhur ‘dünya liderliğini’ Gazze’de ortaya koymak için daha neyi bekliyorsunuz? Asıl üzücü olan ne biliyor musunuz?

İktidar; terörist İsrail’e göstermesi gereken tepkiyi; büyükelçilik önünde İsrail’i kınayan vicdan sahibi gençlerimize gösteriyor. Biz vanaları kesin dedikçe, iktidar gençlerin önünü kesiyor; Bununla yetinmiyor gençleri yerlerde sürüklüyor!

MİLLETİMİZİN VİCDANINA HAVALE EDİYORUM!

Sırf Filistin’e destek verdikleri için, genç kardeşlerimizin gözaltına alındıklarını, mahkemelerde yargılandıklarını ve yine yerlerde sürüklendiklerini gördük.

Bu iktidar bize şunu gösterdi! Bu coğrafyadaki kaderiniz şeklinizle değil, duruşunuzla ilgilidir. Apoletli ya da abdestli olmanız farketmiyor. Başı açık ya da kapalı, seküler ya da muhafazakâr olmanız da farketmiyor! İktidara destek veriyorsanız, her türlü imkân ve imtiyaza sahipsiniz; ama muhalifseniz yerlerde sürüklenmeyi göze alacaksınız! Hayır arkadaşlar! Gazze davası, Filistin davası bu olamaz! Gazze’de yaşanan bu vahşet karşısında sadece üzülmek değil, sorumluluk almak zorundayız. Sadece konuşmak değil, harekete geçmek zorundayız. Çünkü mesele sadece Gazze değildir; mesele insanlığın onurudur. Sayın Erdoğan ‘dost dost diye nicesine sarıldı’ Gelin bir kez olsun, Trump’a değil; bize kulak verin: Gazze’de tek bir çözüm, tek bir çare, tek bir yol vardır. O da askeri güçtür, ‘Gazze Barış Gücüdür.’

Bu hafta meclis gündemine Gazze’ye bir insani yardım koridoru açılmasını gündeme getirin. Geçen hafta bu konuda verdiğimiz önergeyi siz reddettiniz. Biz sizin gibi yapmayacağız siz bu öneriyi getirin biz destek olalım. Kürsülerde, meydanlarda, ekranlarda en yüksek perdeden Filistin hamaseti yapıp, Meclise gelince böylesi insani bir önergeyi reddeden ikiyüzlülüğü, çifte standardı milletimizin vicdanına havale ediyorum.

Bizler, milletimizin sesi olmak, çözüm bulmak, bunun tesisini sağlamak için çalışıyoruz. Her geçen gün artan sorunlara rağmen, inancımızı diri tutan bir hakikat var: Bu ülke sahipsiz değildir! Bu millet çaresiz değildir! Bu topraklar umutsuzluğa mahkûm değildir! Emaneti ehline verecek, hakkı hak edene teslim edecek. Milletin sofrasını büyütecek. Çocuklarımızın, gençlerimizin geleceğini yeniden inşa edeceğiz inşallah. Bunun bizim sorumluluğumuz olduğuna inanıyoruz. Bunun için çalışıyoruz ve bu işi hep beraber başaracağız.”